Sağlıklı Yaşam

Sağlıklı Beslenmenin Sağlıksız Hali: Ortoreksiya Nervoza

Sağlıklı Yaşam

Sağlıklı Beslenmenin Sağlıksız Hali: Ortoreksiya Nervoza

Yoğun bir sosyal medya akışına maruz kaldığımız, herkesin düşüncesini özgürce paylaşabildiği bir çağda yaşıyoruz. Farklı platformlardan gelen bu fikir çeşitliliği aslında herkesin kendi fikrini ve bilgisini paylaşabilmesi açısından oldukça kıymetli. Özellikle son yıllarda sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme, verimli günlük rutinler ve “iyi olma hâli” temalı paylaşımların büyük ilgi görmesi bu çeşitliliğin en güçlü örneklerinden biri. Bu içerikler sayesinde birçok kişi beslenme konusunda daha bilinçli, yaşam alışkanlıkları konusunda daha farkında hale geldi.

Ancak buzdağının bir de diğer tarafı var: Bu içerik çeşitliliği arttıkça, özellikle sosyal medyadaki yoğun ve çoğu zaman çelişkili bilgi akışı, konuyu bir bilgi akışı olmaktan çıkartarak trend haline getirebiliyor ve bireylerde stres, baskı ve motivasyon kaybına da yol açabiliyor. Sağlıklı olmak bir hedef olmaktan çıkıp bir yarışa dönüştüğünde, bu zararsız görünen içerikler bile psikolojik olarak ters etki yaratabiliyor. Böyle bir ortamda kimi zaman sıkışmış, yetersiz ya da geride kalmış hissetmek oldukça normal.

Bu noktada ortaya çıkan ve giderek daha fazla konuşulan bir kavram var: Ortoreksiya Nervoza.

Ortoreksiya Nervoza Nedir?

Günümüzde resmi bir tanı kriteri DSM-5’te yer almasa da ortoreksiya nervoza hem psikoloji hem beslenme alanında giderek daha fazla araştırılan bir konu haline geldi. Ortoreksiya Nervoza, bireyin sağlıklı beslenme konusunda aşırı hassasiyet geliştirmesi ve bu hassasiyetin zamanla kaygı düzeyine dönüşmesi şeklinde tanımlanıyor. Bu durumun odak noktası ise kilo almak veya vermek değil. Ortoreksiyaya sahip kişiler için asıl mesele mümkün olduğunca sağlıklı, temiz ve güvenilir beslenmek. Fakat bu sağlık arayışı, sınırları net olmadığı için bir süre sonra kontrol edilmesi zor bir kaygı haline dönüşebiliyor.

Bu durumun başlıca göstergeleri arasında şunlar bulunabiliyor:

  • Kişinin yeterince sağlıklı olmadığını düşündüğü etkinlik ve ortamlardan kaçınması,

  • Uzun uzun içerik okuma, araştırma ve yiyecekleri inceleme davranışı,

  • Günün büyük bir kısmında yeme–içmeyi düşünmek, neyin sağlıklı olduğuna kafa yormak.

Başlangıç noktası sağlıklı bir bakış olsa da süreç ilerledikçe bu durum giderek ironikleşiyor: Sağlıklı yaşam amacıyla başlayan bu yolculuk, hem psikolojik hem de fiziksel olarak sağlıksız bir hâle evriliyor. Kişi giderek daha fazla besin grubunu “zararlı” olarak etiketleyip tamamen hayatından çıkarabiliyor. Bunun sonucunda yiyecek çeşitliliği azalıyor, beslenme yetersizleşiyor ve zamanla fiziksel sorunlar —vitamin-mineral eksiklikleri, hormonal dengesizlikler, bağışıklık sisteminde düşüş— ortaya çıkabiliyor.

Sonuç olarak, sağlıklı beslenme arayışı amacının dışına çıkabiliyor. Sağlık adına çıkılan bu yolculuk, hem psikolojik hem fiziksel açıdan kişiye zarar verebiliyor. Bu bakımdan sağlıklı yaşamayı takıntı haline getirmekten kaçınmak oldukça kritik. Sağlıklı beslenme rutini oluştururken belli bir dengeyi koruyarak esnek ve sürdürülebilir bir perspektifle ilerlemek; sosyal medyanın yaratabileceği baskıyı fark etmek ve gerektiğinde profesyonel destek almak büyük önem taşıyor.

Leap, tam da bu noktada bireylerin ve diyetisyenlerin süreci sağlıklı bir dengeyle yönetebilmesine yardımcı olur. Danışanların yolculuğunu basitleştiren, süreci şeffaflaştıran ve gereksiz baskı yaratmadan takip imkânı sunan yapısıyla Leap, hem profesyonellerin hem de danışanların daha sürdürülebilir, esnek ve sağlıklı bir beslenme deneyimi oluşturmasına destek olur. Böylece odak, “mükemmel beslenme” baskısından uzaklaşıp gerçek ihtiyaçlara, iyi oluşa ve uzun vadeli alışkanlıklara kayar.

Yazar: Esma Kökten